Günlerden cuma. Sabahın erken saatlerinde güne Yeniköy'de başlamışız. Hava güzel, mis...Boğaz'ın suları ışıl ışıl parlıyor. Tam da girilecek deniz diye iç çekiyoruz. Bir kaç toplantı, leziz bir öğle yemeği derken her şey yolunda görünüyor. Yine de içimde bir sıkıntı var. Yeniköy'den Tarabya'ya doğru yürüyoruz. Hem laflıyoruz hem yürüyoruz. Maksat cuma öğleden sonranın ritmini yavaşlatmak. Tam da bu sıralar bir grup anarşistin "alkolik hareket engellenemez" adlı bir harekat başlatmayı planladığından ve nispet olsun diye fotoğraf bombardımanına uğrayacağımızdan bihaberiz.
Önünden geçtiğimiz dükkanlardan biri için Sena çok normal bir ses tonu ile. "A bak bu da bizim obsesif bakkal" diyor. O kadar sakin bir deyişi var ki bakkalların yüzde yetmişi obsesif sanırsınız. Ben de merak ediyorum tabi. Sena bakkalda her şeyin muntazaman yerleştirildiğinden, çocukken bir şeyleri ellediğinde azar işittiğinden falan bahsediyor. Anlattıklarını dinlerken bir taraftan da göz ucuyla bakkalın kapısından içeri bakıyorum. Görüş alanıma giren karede bisküvi paketleri boy sırasına göre yan yana dizilip, tüm harfler aynı yöne bakacak şekilde yerleştirilmiş. Dışarıdan bakınca farklı marka bisküvilerden küçük bir piramit oluşturulmuş gibi görünüyor, çok komik! İçecek dolabı da fena! Her bir marka şişe ön cepheden bir tane görünüyor ve ardı sıra aynı ürünün devamı sıralanmış vaziyette. Aynı durum cipsler için de geçerli. O koskoca cips rafında tüm çeşitler asker gibi dizili, hepsi hazır ol pozisyonunda mübarek. Tabi ki daha yakından görmek için ciklet alalım bahanesiyle içeri giriyoruz. Etrafa bakıp sırıtırken acaba bakkal anlıyor mu diye de tedirgin oluyorum. Az önce Sena'nın söylediği şeyler geliyor aklıma. Minyatür şişede satılan içecek piramidinden bir tanesini alıp evirip çevirip gayet ters bir şekilde yerine koyuyorum. Birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Usulca "şimdi biz çıkınca hemen düzeltir"diyor. İçimden yaramaz çocuklar gibi her şeyi birbirine katmak geliyor. Bisküvi dizilerini karmakarışık edip, sürpriz yumurta sırasını alt üst etmek. Sonra tüm içecek ve dondurmaların yerini değiştirmek daha neler neler. Düşündüğüm bu hinlik ağzımı sulandırıyor doğrusu.
Cikleti alıp, parasını ödeyip, obsesif bakkala sinir krizi geçirtmeden, geldiğimiz gibi efendice dükkandan çıkıyoruz. Yüzümde koskocaman bir gülümseme ile...Hayatta insanın karşısına çıkan beklenmedik tuhaflıklar ve hoş detaylardan sadece biriydi fakat o kadar iyi geldi ki o kadar olur. Yaşa, var ol obsesif bakkal ve pek tabi bu güzide mekanı paylaşan sevgili Sena!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder