2 Ocak 2015 Cuma



24 Eylül 2014.

Bugün 6. yaşımı uğurladık.

Doğum günü harika bir şey, keşke her gün doğum günü olsa insanın. Halam pasta almış, renkli mumları üfledim. Sonra pastanın üzerindeki çikolata parçalarını ağzıma tıkıştırdım. Kremasını parmaklamayı da unutmadım. Bir sürü hediyem oldu. Herkes beni öptü, başımı okşadı. İyi ki doğdun diyorlar. Ben olmasaydım evlat sevgisini bilmeyeceklermiş. Bence o zaman sevecek başkaları olurdu. Her zaman sevecek birileri olur bence. Yoksa hayat çok sıkıcı olmaz mıydı? Zaman çok çabuk geçiyormuş, annem öyle diyor. Koca adam oldun oğlum diyorlar ama ben hala yaramazlık peşinde koşmayı, yersiz yere şımarmayı, arkadaşlarımla itişip kakışmayı çok seviyorum. O yüzden büyümek istemiyorum. Ne kabahat işlesem koca adam oldun diye bir ses işitiyorum. Büyümek güzel bir şey değil. Üstelik büyüyünce her gün işe gidiyorsun. Anneme söyleyince çok şaşırdı. Bütün çocuklar büyümek istermiş, daha hızlı büyümek için can atarmış. Büyüyünce istediğin her şeyi yapabilirsin, kendi ailen ve güzel bir hayatın olur dedi. Oysa ben asla evlenmeyeceğim. Çünkü şimdiye kadar tanıdığım kızlar bana hep kötü davranıyor. Hem onlar nazik erkekleri severlermiş. Ben nazik olamam ki...Tükürüğümle balon yapmayı, tuvalette çıplak oturmayı ve bazen burnumu karıştırmayı seviyorum. İnsan aşık olunca kibar olurmuş. Ben aşık olmadım ama servis arkadaşım olmuş. Aşık olduğunu nasıl anlamış diye sordu annem. E nasıl anlasın, yemekhanede öpmüş kızı işte.

Çocuklar mutlu olmalıymış, çok mutlu. Bu dünyada en önemli şey sevgi ve mutlulukmuş. Şanslıyım o zaman.  Beni seven çok insan var. Kocaman bir ailem mesela. Bir de aileden olan ama hangi teyzemin ya da hangi kuzenimin nereden akrabam olduğunu bilmediklerim. Onları seviyorum. Çünkü birlikte çok eğleniyoruz.

Bazen annemin söylediklerini hiç anlamıyorum. O da benim söylediklerimi anlamıyor. Soru sorduğumda, başka şeyler anlatıyor. Cevabı bilmediğini anlıyorum. Bu gün neden ayın hep bizi takip ettiğini sorduğumda bana içinde ay kelimesi geçen bir şarkı söyledi. Her şeyi bilmese de onu seviyorum. Nasılsa aynı şeyleri babama da soruyorum. Büyüdüğümde bana uyumadan evvel anlattıklarını anımsamamın onu mutlu edeceğini söyledi. Hiç anlamadım. Hayatım boyunca zaten her gece beni uyutmayacak mıydı? Büyük çocukları anneleri uyutmuyormuş. İşte büyümeyi sevmemek için bir sebep daha.

Bana sarılmak dünyaya sarılmak gibiymiş. Kollarının arasına koskoca dünya nasıl sığar dedim...

Sanki dünyanın bütün güzellikleri, yedi değil yetmiş harikası kollarımın arasında gibi hissediyorum dedi. Kah Bozburun'un mis kokulu nergisleri doluyormuş kollarına, kah Midilli'nin portakal çiçekleri. Dünyanın en mis kokusu burnunun hemen ucundaymış. Galiba o yüzden beni hep koklayarak öpüyor. Çiçekleri çok sevdiğini biliyorum, o yüzden ona çiçek getirmek hoşuma gidiyor. Her sefer şaşırmış gibi yapıp sarılıyor bana ama aslında arkama sakladığım papatyaları gördüğünü biliyorum. Bazen de kalp şeklinde karton kesip üstüne yazılar yazıyorum. Bütün kızlar kalpli şeyleri çok sever. Kalp demek seni seviyorum demektir.

Yedi yaşıma girdim. İstesem de istemesem de büyüyorum işte. Hem büyümek istemiyorum hem de gelecek yılın hediyeleri için şimdiden sabırsızlanıyorum. İyi ki doğmuşum sahiden :)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder