Benim üç komşu birbiriyle oldum olası anlaşamaz. Hepsi
birbirinden şikâyet eder durur. Alttaki üstekinin buyurgan hallerinden hiç haz
etmez, üstteki de alttakinin tam bir baş belası olduğunu düşünür. Ortadaki ise
ikisinin sürekli sorumsuzca çekişip kendisini rahatsız ettiğine söylenir. Ben de hep arada kalır, ortalığı idare etmeye
çalışırım. Birinden birinin gönlünü hoş etmezsem başımın ağrıyacağını bilirim.
Geçenlerde sakince bir zamanda, hepimiz
bir aradayken biliyor musunuz bu ara çok yorgunum dedim. Demez olsaydım. Üçü
birden karşıma geçip isyan bayrağını çekmez mi? Meğer eteklerindeki taşları
döküp saçmaya fırsat kolluyorlarmış. Hep çekişirlerken bu defa bana karşı ağız
birliği yapmış gibi dikildiler karşıma.
Başladılar teker teker dert anlatmaya. Tabi yine birbirilerine
sataşmaktan da geri durmadılar.
Orta kattaki diğer ikisine göre nispeten daha kendi
halindedir. Çok zor duruma düşmedikçe pek sesini yükseltmez. Ama çığlık atmaya
başladı mı da vay halime! En sonunda o
bile isyan etti. Durup dinledim derdini. Bir değil beş yerden iflasın eşiğindeyim diye
başladı söze. Aşağıdakiyle yukarıdakinin itiş kakışından bıktım, eninde sonunda
olan bana oluyor, sen de hiç durup beni dinlemiyorsun ne haldeyim sormuyorsun bile
dedi. Haklısın dedim, epeydir ilgilenemedim
seninle. Üstelik ömür boyu bir arada
olmaya mecburuz. Sen ne kadar iyiysen ben de ancak o kadar iyi olabilirim bunun
farkındayım. Kalktım doktorlara
götürdüm. Hiçbir faydası olmasa da biraz
gönlü olsun, ihmal edilmişliğini unutsun dedim. İlaçlarını almadıktan sonra ne
anlamı var diye mırın kırın etti. Sevmiyorum o kimyasal kapsülleri ama güzel hatırın
için eczaneye uğrarız dedim. Üç hafta sonra mı diye dalga geçti. Test sonuçlarını
beş ayda aldığına göre senden pek umudum yok diye ekledi. İyi ki bir test sonuçlarını almadık, yıllarca
başıma kakarsın dedim. Valla sen bilirsin sonuçlarla alakan yoksa rutin
testlerle beni de kendini de hiç yorma her tarafımı mosmor ettiğine değmez dedi.
Yine başa dönmüş olduk. Onunla didişmekten hiç hoşlanmıyordum çünkü en sonunda istediğini
yapmaya mecbur kalıyordum. Hem de en
beklemediğim, en uygunsuz zamanlarda! Bundan sonra elimden gelenin en iyisini
yapacağıma söz verdim. Hatta daha iyi beslenip daha fazla hareket edeceğim
dedim ve zor da olsa bedenimle barışmış olduk.
Sonra üst kattakini oturttum karşıma. Ee sen anlat
bakalım senin isyanın neye, gene neye takıldın dedim. Lanetliği üstündeydi, bilmiş bilmiş baktı suratıma. Bu aşırı ciddi
hallerine ben de gıcık oluyordum. Ne zaman frene basmak istese aynen bu tavrı
takınıp, en sonunda da aman ne haliniz varsa görün diyerek uzaklaşırdı.
Günlük işim gücüm, hesap kitabıma zaten zor
yetişiyordum bir de yeni yeni icatlar çıkartıyorsun başıma dedi. Ne kadar
gereksiz, olmaz da olmaz dediğim şey varsa bulup getirip kucağıma bırakıyorsun
diye söylendi. Valla hiç kusura bakma dedim. Yolları şaşıran, en önemli
toplantılarda isimleri unutan, ikiyle
ikiyi çarpamayan sensin. Ortamı biraz yumuşatmak için, yoksa yaşlanıyor musun
diye takıldım. Ben yaşlandığımın farkındayım ama aşağıdaki için aynı şeyi
söyleyemem diye laf çarptı. Yüzüme dik dik baktıktan sonra, hem ben yorgunsam
bu bile alt kattakinden ötürü diye homurdandı. Bir kez olsun sözümü dinletemediğim gibi, beni
yerli yersiz meşgul etmekte üstüne yok. Sen de zaten hep onun tarafını tutarsın.
Akıl mantık bir yana varsa yoksa duygular, sezgiler hep boş işler. Hayır, boşu boşuna konuşuyorum, en çok ona canım sıkılıyor. Herkes başına
buyruk hareket edecekse ne diye hala bu apartmanda oturuyorum onu anlamadım.
Sonra gelip şöyle oldu, böyle oldu diye sızlanıp çözüm üretmemi de
beklemeyin. Bir işe soyunurken akla
saygı yoksa sonucuna da katlanıverin bir zahmet. Bıktım artık o asinin arkasını
toplamaktan. Sonra orta kattakine de söyle, aşağıdaki kötü durumda, kendini
sağa sola savurup benim de ayarlarımı bozdu, gözünü seveyim şuna bir yol göster
diye kapımı çalmasın. Vallahi biraz daha yüklenirseniz beş seneye ben senin
ismini, sen de benim varlığımı unutursun haberin olsun dedi. Merak etme deyip
sırtını sıvazladım. İkimiz baş başa dinleneceğiz, hem de senin en sevdiğin
yerde. Aşağıdakinin de kulağını çekeceğim söz. Son söylediğime pek inanmış görünmedi
ama bir şekilde beynimin de gönlünü almış oldum.
Sıra geldi sonuncuya. Diğer ikisinin dolduruşuna
geldim. O ağzını bile açamadan, verdim veriştirdim. Aferin dedim sana. İyi halt
ettin bak. Senin yüzünden herkesle papaz oldum. Orta kattaki de, yukarıdaki de
senden şikâyetçi. Bütün huzurumuzu kaçıran
senmişsin. Son zamanlarda başımıza gelenlere bak. Üst kattaki kendinden geçmiş,
evimin yolunu bile bulamıyorum. Ortadaki
desen senin yüzünden ilgi bekliyor. Heyecan, telaş, panik kaldıramıyoruz artık.
Biraz söz dinlesen olmaz mı diye söylendim. Şöyle önceden olduğu gibi sakin
sakin atsan, gül gibi geçinip gitsek, ne diye rahatımızı kaçırıyorsun
sanki.
Her zamanki gibi asiydi. Kimseye pabuç bırakacak bir
hali de yoktu. Herkes kendi işine baksın, kimse kimseyi yönetmeye kalkmasın
dedi. Ben sanki çok mu meraklıyım yerimden fırlayıp oraya buraya savrulmaya
diye hiddetlendi. Bir gün nefes nefese kalıp, ertesi gün paramparça olmaya çok
mu meraklıyım sanıyorsun. Bak yukarıdaki bilmez bunu, onun tuzu kurudur. Kendi
ördüğü duvarların içinde güvendedir. Oturduğu yerden şunu yap bunu et demeyi
bilir o kadar. Ben olmasam bu apartman
yaşanılabilir bir yer olur muydu? Ruhsuz, duygusuz sadece nefes alıp veren,
gündelik işleri çözebilecek kadar düşünen bir robota dönüşmeyi mi tercih
ederdin? Hayallerinin peşinden koşman için seni kim cesaretlendirirdi?
Yukarıdaki mi? Güldürme beni. O sana ancak birkaç uyduruk matematik
hesabı yapıp, ne gerek var ile başlayan cümleler kurar ve sonunda hayal
kırıklığına uğrarsın diyerek ellerini bağlardı. Oysa ben başıma geleceklere razı
olarak seni hep cesaretlendirdim. Başka türlü yaşadığını hissedemezdin. Sonunda
yukarıdaki çokbilmişin haklı çıkacağını bilsek bile bazen belki de duymamazlığa
gelmemiz gerekiyor. Dediği gibi hayal kırıklığına uğrayıp, benimle günlerce
konuşmayacağın ihtimalini de kabul ederek söylüyorum sana bunları. Çünkü risk
alabilecek bir tek ben varım. Yarın öbür gün sen dâhil herkes faturayı bana kesse
bile değişemem. Emin ol sen de çok canın yansa bile değişmemi istemezsin dedi.
Durup düşündüm. İstemezdim evet,
haklıydı. Az önce sana çıkıştığım için kusura bakma dedim. Ben yukarıdakileri
idare ederim ama sen yine de en üst kattakinin söylediklerin kulak arkası etme.
Bazen dışarıdan bakan birinin öngörülerine yüz çevirmemek gerekir. İstersen
yine bildiğini oku ama onu en azından bir kerecik dinle dedim. Yüzüme bakıp
gülümsedi. Söylemek istediğini anladım, sen de haklısın dedi. Dinleyeceğine söz
verdi. Kalbimle de kucaklaşıp herkesle işi tatlıya bağlamış olduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder