20 Mart 2016 Pazar

ZOR ZAMANLAR 2

İnsanlığımıza dair ne varsa abuk subuk bu ara...

Gecen hafta cumartesi günü, baharı karşılayan sıradan insanlar gibi keyfim pek yerindeydi. Erken açan laleler, sahil yolunu süsleyen yeni patlamış erguvan filizleri derken oturup bir yazı yazdım. Ahmet Erol un Erguvan Zamanı kitabı için ne de güzel bir mevsim, tam da okunacak zaman diye geçirdim içimden. Hayat güzeldi, istanbul yüzünü bahara dönmüştü... Hatta ertesi gün babamı arayıp Bergama yolundaki seralarda hareketlilik başladı mı diye sorarım dedim. İzmir yolundaki rengarenk tezgahlar birkaç haftaya kalmaz erikle, çilekle dolup taşacaktı. Ah bir fırsat olsaydı da hem hasret gidermek hem de tezgahları şenlendirmek için bir kaçamak yapabilseydim. Hemen İzmir'deki kitap fuarının tarihine baktım.

Derken Ankara'dan gelen korkunç bir haberle sarsıldı memleket. İlk değildi son da olmayacak gibi görünüyordu. Yazdığım yazıdan da, çiçeklenmiş hallerimden de utandım. "Sen çiçek böcek bahar bostan işleri peşindesin," dedim kendi kendime. Yazdığım yazıyı da sildim attım.

Hafta iyi başlamadı. İyi de devam etmedi. Ali ile dertleşmek istedim biraz. Ben gündelik telaşlardan içimi daraltan konulardan bahsederken sözümü kesti. "Benim burda ensemden havan topları geçiyor sen plaza komünisti gibi konuşuyorsun," dedi. Bu tabirinden nefret ediyordum. Yanımda olsa, ensesine esaslı bir şaplak yemiş ve ardından kocaman bir kahkaha patlatıp gönlümü almaya çalışmış olurdu muhtemelen. Oysa aramızda binlerce kilometre vardı ve kırgınlığımı anlayınca üstü kapalı sitem etti sadece. "Abuk subuk işler peşinde koşma. Ben seni anlıyorum ama dikkatli ol, kalabalık yerlerde de gezme," dedi. "Eyvallah." dedim konuyu kapattım. Halbuki onunla paylaşmak istediğim, bu hafta beni heyecanlandıran bir havadisim vardı, yine söylemeye utandım. İnsanlar ölümle burun burunayken böyle mevzular açıp şımarıklık yapma dedim.

Bugün Deniz'le Beyoğlu'na derse gidecektik. Özgür'ün sağduyusu sağ olsun. Biz gitmedik ama gidenler oldu. Evden dışarı adım atmadık. Biraz havamız dağılsın diye kek pişirdim. Sırf güzel bir şeyler olsun, biraz vanilya kakao kokusu dolsun dedim eve. Ne de olsa bu ara insanlığımıza dair ne varsa, her ne yaşıyor ve ne hissediyorsak abuk subuktu. Heveslerimiz ve heyecanlarımız kursağımızda takılı kalmıştı.  Bu kadarına kimsenin itirazı olamazdı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder