Bundan uzun süre önce yazılarımdan birine şöyle bir giriş yapmışım ;
- İflah olmaz bir yengeç olduğum için düşlemeden yaşayamıyorum. Şimdilerin pek popüler deyimiyle, "sevgili evren" daima torpilli davrandı bana hakkını yiyemem. Lakin gözlerimi kapadığımda karşımda duran her şey benim olmasa da olur muydu bilmiyorum. Sorgusuz sualsiz ve zerre kadar hesap kitap yapmadan sadece içimden geçenleri fısıldadım, o da duydu. Şimdiye kadar yanıma kar kalan ya da yanılgıdan ibaret olanlar bir tarafa kaldı geriye üç dilek.
İlki için geri sayım başladı. Otuz beşinci yaş günümü ve ondan önceki bir kaç ay boyunca yasayacağım telaşı düşündükçe gülümsüyorum. Doğum günümde etrafımda sevdiklerim ve sevenlerimle Aslı'nın sözcüklerinin dokunulabilir olduğunu kutlamak benim için bir hayalden çok daha yakın artık. -
Bugün, yukarıdaki cümleleri yayınlamamın üstünden yaklaşık kırk iki ay geçmişken ilk kitabım " Belalı Bir Sevgilidir Ardımda Bıraktığım Şehir " görücüye çıktı. Kitabın gölgesinde kaldığı için uzun zamandır ihmal ettiğim blogumu elden geçirirken 2012 tarihli bu yazıya rastladım. Doğruyu söylemek gerekirse son iki gündür bastırmayı beceremediğim heyecanıma tuhaf bir lezzet kattı. Dönüp dönüp tekrar okudum.
Sabah kitabın online satışa açıldığını gördüğümde, hiç böyle bir an yaşayacağın aklına gelir miydi diye sordular.
Evet dedim. Ben bu anı senelerdir gözlerimin önüne getiriyorum. Bir an olsun aklımdan çıkmadı ki.
Herkes trafikte söylenirken ben o sıralarda telefonumun çaldığını ve yayınevilerinden birinden bir teklif aldığımı düşünüyordum.
Yürüyüş yaparken gözlerimin önünde imza gününde sırada bekleyenler beliriyor, kulak kabartıp aralarında geçecek muhtemel diyalogları dinliyordum;
" Yazar kimin nesi?"
" İlk kitabı mı "
" Ben de ismini daha önce hiç duymadım "
Sadece iki hikayeyi tamamlamış ve yayınevi ile konuyu hiç paylaşmamışken bir gün yakın arkadaşlarımdan birine kafamı kurcalayan önemli bir soru var dedim;
"Acaba biyografi fotoğrafı için ne giymek gerekir? "
Güldü. Siz kadınları anlamak çok zor, her şey bitti de sıra ne ara kıyafete geldi diye sordu. Halbuki ben o esnada kafamda tüm hikayeleri yazmış, yayınevi ile anlaşmış, artık aradaki keyfe keder süreçleri düşünmeye çoktan başlamıştım. Ama bundan kimsenin haberi yoktu.
Hedef koymak ne güzel diyorlar. Oysa esas güzel ve heyecan verici olan hayal kurmak...
Hayırlı olsun. Tesadüf eseri instagramda ortak bir arkadaşımızın sayfasında gördüm kitabınızı. Ben de Kabataşlıyım, hatta sanırım aynı dönemin öğrencileriyiz.98 mezunları :) Madem kitabınızın internet satışı da başlamış o zaman hemen sipariş vereyim.Kaleminize sağlık. Bu arada ben de 3 senedir blog yazıyorum, bloguma beklerim :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim ilgine :) Umarım keyifle okursun...Bloga baktım, eğlenceli görünüyor, ilgi ile takip edeceğim. Sevgiler
Sil