12 Temmuz 2013 Cuma

ALMANYA İLE İLK RANDEVU

Almanya'ya ilk kez ayak basan biri olarak önyargilarim tavan yapmış vaziyetteydi.Uçaktan körüğe geçerken vücudumda hafif bir titreme hissettim.Endişe ve korku almış başını gidiyordu.Ben bunca zaman Almanya'yı Nazi zulmünü konu alan filmlerden,ikinci dünya savaşına olan merakımdan ve Fatih Akin'in bol acili göçmen hikayelerinden biliyordum..Bu şartlar altında insanin objektif olamaması çok doğal.Sanki havalimanına ayak basar basmaz elinde iri Alman kurdu olan polisler yolumuzu kesecek ya da bir kaç achtung achtung anonsundan sonra ellerimizi duvara yaslayıp üstümüzü başımızı arayacaklar gibi bir telaşım vardı.Dedim ya bi tane olumlu bir yargı oluşmamış kafamda.Üstelik Almanya ile tanışmak için Nurnberg gibi olabildiğince sağ eğilimli,vakti zamanında Hitler'in partisinin ve faişist fikirlerinin doğduğu ve geliştiği yerdeyim.Oh ne ala!

Nurnberg...Nasyonel sosyalizmin beşiği.Daha da evvelinde Alman birliğinin kurulduğu,Bavyera eyaletinin en eski şehri.Adım başı onümde dev gibi dikilen katedralleri,süslü meydanları ve beni utandırırcasına yardimsever davranan insanları ile sevilesi bir yermiş doğrusu.İnsanlar geçmişleriyle o kadar barışık ya da geçmişteki hatalardan ders almak için o kadar istekliler ki..Her bir restaurant,cafe ya da otelin duvarlarını savaş zamanı mekanın bulunduğu caddenin ya da sokağın bombalanmış görüntüleri süslüyor.Matah mi,iç açıcı mı?Tabi ki hayır.Utanç duydukları için her gün o fotoğraflara bakarak geçiyorlar işlerinin başına.Kim bilir belki unutmamak,unutturmamak için.Ne de olsa yarim yüzyıl önce fuhrerleri Alman ırkına mensup olmayanları,eşcinselleri,engellileri topluca ölüm kamplarına yollarken hepsi birden alkış tutuyordu!Tanrının unutma lütfuna sahip olamaması gereken milletlerden biri oldukları aşikar...