3 Ekim 2012 Çarşamba

ALTIN ÖĞÜTLER

O bir fenomen...

Şu fani dünyada eşine az rastlanır bir kadın. Çoğu konuda idolümdür aynı zamanda. İşin tuhaf tarafı yıllar geçtikçe ona ne kadar benzediğimi biraz daha fark ediyorum. Küçük bir kız çocuğuyken babaanneme benzetildiğimde arkamdan "Arap kızı camdan bakıyor"diye dalga geçecekler diye çok korkardım. Ahmaklık işte! Şimdi ise ondan bana yadigar kalan genleri keşfedip "vay be bu tam da babaannemlik bir hareketti" demek pek hoşuma gidiyor. Son dönemde Arap kıvırcığı saçlarımdaki akları ısrarla boyatmıyor olmam bile aklıma onu getiriyor. O da kıvırcık, gür saçlarını ömrünce hiç boyamamış. Bence bu hali hala çok güzel. Her ne kadar eş dost yakında Semra Sezer gibi olacaksın dese de bir süre daha el sürmeye niyetim yok.

Gerçi onun kendine has özelliklerinin onda biri bile bende yok. Zaten o yüzden bir fenomen, bir Zehra Tunç olabilmek her baba yiğidin harcı değil.

Okumayı ve kitap sevgisini ondan öğrendim. Beş yaşında koltuğumun altına gazete sıkıştırıp okumayı öğret bana dediğimde, ilk söktüğüm kelimeler " Bulvar Gazetesi" olmuştu.O anı dün gibi hatırlıyorum. Heceleri birleştirmek o kadar zor gelmişti ki okuduğumu fark ettiğimde Bulvar Gazetesi diye kocaman bir çığlık atmıştım. Evinde her zaman yığınla gazete, onun deyimiyle mecmua ve etrafta kitaplar olurdu. Raflardan alıp birlikte okuduğumuz ilk kitap, yazarını anımsayamadığım "Tabiat Ana" isimli bir kitaptı. Şimdilerde onca şeyi hatırlayamıyorken bütün bunların belleğimde bu kadar netlikle yer etmiş olması ne tuhaf...Okumayı çok sever vesselam. Dünyada bir başka kadın yoktur ki evlenirken müstakbel eşine, evlilik için böylesine iki şart sunmuş olsun :

* Her gece okurum, ışık rahatsız etti erken kalkmam lazım deme.
* Gece uyumayacağım için sabah erken kalkıp sana kahvaltı hazırlayamam.

Dedem de muhtemelen şaka zannetmiştir ama kabul etmiş. Sahiden de hala sabaha kadar oturur. Okur, ahşap ağızlığından hiç düşmeyen sigarasını tüttürür ve yanındaki ince belli bardaktaki limonlu, sekiz kesme şekerli çayı hep hazırda bekler. Dedem mi ..? O da hala sabah 06:00'da kalkıp işe gider. Ağzına sigara sürmez, ince belli çay bardağında çay yerine bira olur.

Doğru bildiğini pat diye söyler. Kim ne düşünür, nasıl yorumlar aldırmaz. Kimseye müdanası yoktur çünkü. Çok da güzel söver. Bir kadının ağzına küfür bu kadar mı yakışır. Yerli yersiz değil elbet. Birine kızdı mı öyle içten söver ki o anda dünyanın en güzel sözleri dökülüyor dudaklarından sanırsınız. Bu yüzden mevlitte hocayla, inançlı geçinip kendisini kazıklayan bakkalla ya da ihtilal zamanı ulu orta askerle takışıp veciz sözler sarf etmeye imtina etmemiştir.

Canının istemediği hiç bir şeyi yapmaz, zorunlu ziyaretler, usulen davetler ona göre değildir. Lafı da dolandırmadan, dallandırıp budaklandırmadan açık açık da söyler.

Yemek yemeyi ve yapmayı sever ama çok az ve öz yer. Seçicidir.Lakerda için kalkıp Beyoğlu'na gider, hiç üşenmez. En son balıkçıya "Şu dünyadan göçtüğümde en çok daha fazla lakerda yiyemediğime üzüleceğim. Bana da öğret de buralara kadar koşturmak zorunda kalmayayım" demiş.Öğretmişler!

Parayla pulla,  önemli addedilen kemikleşmiş hiç bir şeyle ilgisi yoktur. Öğrenciyken zayıf alınca, "üzülme en kötü sınıf tekrar edersin", okula geç kalınca,"bugün de gitmeyiver ulema mı olacaksın", evlenirken "dert etme olmazsa boşanırsın" derdi :) Hala da diyor, hiç değişmedi. Hayatı hafife alıp, rutin telaşlarla kendini üzmedi, üzmüyor. İşte belki de en çok bu yüzden idolüm. Hep olmak isteyip de olamadığımız profil aslında.

Sohbetşinastır. Hatta sohbet konusunda müthiştir! Kah Rus bir yazarın fi tarihli romanından bir bölümden , kah vakti zamanında izlediği bir oyundan, kah politikadan kah katırla dünya turu yapmak istediğinden bahseder. Bildiğimiz babaannelere benzemez.

Onu seviyorum, hem de çok! Her halini, sahip olduğu her özelliği ayrı ayrı seviyorum...

İşte son görüşmemizde, bana verdiği öğütler. Seksen beşlik bir çınarın sözlerine kulak vermeden olmazdı.

  • Kimsenin seni üzmesine müsaade etme. Birine mi kızdın, birinin seni mutsuz etmeye çalıştığını mı fark ettin...Evde ona söverek gez. Amaaan çarkına ... de gitsin. Ben bazen yapıyorum valla çok iyi geliyor.
  • Başkalarını zerre kadar umursama. Ben başkalarını takmamaya karar verdiğimde 51 yaşındaydım keşke 25-30 yaşlarında yapsaymışım.
  • Bu dünyada en önemli kişi kendinsin. Önce sen sonra çoluğun çocuğun eşin dostun gelir. Kendi kıymetini bil.
  • Akıllı insan asla mutsuz olmaz. Mutsuzluk aptalların işidir.
  • Kilo alma! Şişmanladıkça sağlığın riske girer 53-56 arasında gidip gel, ne eksik ne fazla :)))
  • Ben ajans izlemeden duramam ama asabım bozulmasın diye tüm gündemin bir kurgu bir tiyatro oyunu olduğunu düşünüp öyle izliyorum. Neler olmuş neler bitmiş ama hiç biri gerçek değilmiş.
  • İnsan evinde huzur bulmalı. Nerelere çağırıyorlar da şu köşenin yerini tutmuyor. Evde mutluysan dışarıyı aramıyorsun. Evini mutlu olacağın hale getir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder