20 Mayıs 2014 Salı

EKSİKSİZ


Her şey yerli yerinde. Dolunay yüzünü göstermeye başladı. Kumsalın ardı sıra yükselen, renkli ışıklarla bezeli gökdelenlerden sıyrılıp selam verebilmenin derdinde. Dönüp bakıyorum, hangisinde yaşamak daha cazip görünüyor diye. Hepsi devasa boyutta, ihtişamlı ve olabildiğince sevimsiz. Bu heybet, bu dünyaya yukarıdan bakış ürkütüyor beni. Yine de bir tercih yapmam gerekse, daha geride duran, küçük balkonlu ve nispeten daha mütevazı olanı seçerdim sanırım.

Kaç gündür gözlerim yollarda. Bugün tam olarak kaçıncı ayın hangi günüydü unuttum. Bir an için takvimi kafamdan silip, dünyevi ayrıntıları bir kenara koymak istiyorum. Fakat ayın ortaları olduğuna göre ay da dolu olmalı bu gece hem de dopdolu. Nihayet beliriyor. Gözlerimi kısarak bakıyorum. Dolunay işte! Belki de ben öyle olsun istiyorum. İkinci kez bakıyorum, biraz eksik kıyısından. Olsun varsın. Benim için bundan daha dolu bir ay olamazdı nasıl olsa. Gecede bir lokmacık eksik de o bir tutam ay ışığı oluversin.

Her şey yerli yerinde. Kumsal düşündüğümden de sakin. Denize en yakın yerde oturmak için yer açmış, bizi beklemekte. Yazın kavurucu sıcağı henüz içine işlememiş. Ayakkabılarımı çıkartıp ilk adımı attığımda hafiften ürperiyorum. Oturduğum yerde ayaklarımı okşayan kum incecik. Arada bir huylanıp, gülümsüyorum. Yönümü değiştirecek olduğumda, her bir kum tanesinin üstüme yapışıp kaldığını hissedebiliyorum. Kumsal bu gece olabildiğince konuksever. Sarıp sarmalıyor her yanımı, sorgusuz sualsiz...

Her şey yerli yerinde. Deniz dingin. O benim halden anlayan kadim dostum. Bu gece de yalnız bırakmadı sağ olsun. Kalbimin ritmini yavaşlatmakta üstüne yok. Ne vakit karanlığa doğru bakıp derin derin iç çekmeye ihtiyacım olsa, soluğumun kesileceğinden telaş etsem elimden tutar. Kendini bana bırak der usulca. İki elimi yanaklarıma yaslamış, dizlerimi bükmüş oturuyorum. Bu kadar eksiksiz olabilir miydi bir resim? Bu kadar tatlı olabilir miydi bir mohito? Ya da bu kadar kısa olabilir miydi gece...?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder