29 Mart 2016 Salı

HAYALET AŞKLARA


Bir kücük ilham istedim. "Olympias" diye fısıldadı kulağıma Dante. Ben de yazdım...Buyurunuz, işte valizimden çıkanlar.

Tanrıçaydı bu gece boylu boyunca yatağında uzanan kadın. Olympias ismini vermişti ona kara gözlü keskin bakışlı adam.

"Ah Olympias, önünde diz çökmeye ve iman tazelemeye geliyorum bekle beni olduğun yerde.

Cesedimi rüzgarla savrulan altın sarısı başakların arasında bırakıp geliyorum. Güneşi, ayı, yıldızları ve tüm ihtişamıyla gelen geceyi gözlerine sığdırmak için diz çökmeye de ölmeye de değer. Nasıl olsa bedenim ateş, kanım buhar olduğunda senden doğup, hükmettiğin mevsimlerin en güzelinde tekrar sana dönmeyecek miyim?
Bu gece saatler süren bir ayinin yorgunluğu var üzerimde. Sen tahtından göğe doğru yükselip uçuşan eteklerinle raks ederken, uzaktan çok uzaklardan seni izledim sessizce. Başımı döndüren bir şarkı çınladı kulaklarımda sözlerini hiç bilmediğim. Bir kahve, bir karanfil kokusu akıp gitti merdivenli taş sokaklar boyu. Ve bin yıllık krallığın kadınları alay ettiler benimle kendi sefil hallerine dönüp bakmadan!

Senin yanaklarındaki kızartı ise şaraptandı. Belki biraz da söz geçiremediğin bahardan, kim bilir...

Şimdi sen yanı başımda öylece uzanırken, gözlerin kapalı, dudakların hiç olmadığı kadar suskun. Sahiden de son nefesimi verip cennete mi gittim yoksa cenneti bana sen mi getirdin Olympias? Belki senin cennetin de bende saklıdır. Henüz keşfedilmemiş, kutsanmayı bekleyen topraklarla örtülüdür üstümüz belki bu gece.

Tapınakları süsleyen bronz heykellere benziyor bedenin, gözlerimi kamaştırıyor teninin ışıltısı. Bakamıyorum. Sol elimi çıplak omzuna dokundurduğumda bembeyaz pürüzsüz bir mermer gibi kayıyorsun ellerimden.Tutamıyorum..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder