28 Ocak 2014 Salı

NEZAKET HANIM

Nezaket Hanım oturduğu yerde burnundan soluyor. İçin için birazdan yapacağı kötülüğe hazırlanmakta...

Oysa ki iyilik onun hayatında en fazla önemsediği şey. Komşularına yardım etmeyi, sokak kedilerini beslemeyi, mahalleden geçen çocuklara şekerleme vermeyi seviyor. Öyle ya herkes bir başkasını zerre kadar mutlu etmeye çalışsa dünya şahane bir yer olurdu. Basit ve keyifli bir hayattan daha fazlasını istemek ve bunun için kendini yiyip bitirmek ahmaklık diye düşünüyor. Hele ki son iki gündür yaşadıkları ona sağlıktan başka her şeyin önemsiz olduğunu bir kez daha anımsattı. Herkesi kasıp kavuran o korkunç virüs ona da bulaştı. Günlerdir ateşi bir çıkıp bir iniyor. Bir gün ayaktaysa iki gün yatakta. Bütün vücudu dayak yemiş gibi sızlıyor. Daha da kötüsü bugün kafası kazan gibi bir halde uçağa binmek zorunda. Uzun zamandır istediği o seyahate çıkmak için emekli maaşlarından arttırıp satın aldığı bilette erteleme yapılamıyor. Neyse ki gittiği yerde eski bir dostunun misafiri olacağı için içi biraz da olsa rahat. Şİmdilik tek derdi bu lanet mikropları bir başkasına bulaştırmadan yolculuğu atlatmak.
 
12D numaralı koltuğa doğru usul usul ilerlerken, körükten beri takip etmekte olduğu orta yaş üzeri bir grubun baş üstü dolaplarda yer bulabilmek için etraftakilere söylendiklerini duyuyor. Bekleme salonundan beri istemeden de olsa sohbetlerine kulak misafiri olduğu için  artık içindeki sesi bastıramıyor.
 
"Bunları gören de bir şey zanneder. Bir kaç yüz dolar ucuz olacak diye binlerce dolarlık çaput parçaları için dünyanın yoluna giden, etrafla zerre kadar ilgilenmeden birbirlerine aldıkları eşyalardan bahseden alış veriş budalaları."

Üstelik tüm uçuş personeli, etraftaki  herkes onların emrine amade olmak zorunda. Kibar görünümlü hanımefendinin kocaman logolu çantasına yer ayrılmadıysa vay o uçuş ekibinin haline. O anda ne hanımlık kalıyor ne asalet. Sadece personel mi, aynı dolapları kullanan genç bir delikanlı da sivri dilli hanımlardan nasibini alıyor.
 
" İnsan gibi yerleştir evladım, yan yana koyulmaz bak benim çantam eziliyor! "
 
Nezaket Hanım bir şey söyleyip hır çıkartmamak için kendini zor tutuyor. Zaten üç beş cazgırla birden baş edecek hali yok. Bir an evvel kafasını yastığa gömüp uyumanın telaşında. Yine de bir şey söyleyemiyor olmak içini kemiriyor. Ah birileri çıkıp da şunların ağzının payını veriverse!
 
Tam herkes yerleşti derken, içeriye koridorda güçlükle ilerlemeye çalışan bir kadın giriyor. O kadar şişman ki, cüssesi tüm koridoru kapladığı için yerlerinde oturmakta olan yolculara verdiği rahatsızlıktan dolayı mahcup oluyor. Yanakları al al. Gözlerinden yaşadığı endişe o kadar belli oluyor ki Nezaket Hanım ona acıyor. Kim bilir ne sıkıntısı var zavallının. Bu kadar irileşebilmek için mutlaka bir ilaç tedavisi görmek ya da hormon bozukluğu olması lazım diye düşünüyor içinden. Görüntüsünden ziyade, insanların alaycı bakışlarıyla karşı karşıya kaldığı için yaşadığı yaşadığı utanç yüreğini sızlatıyor. Derken koridorda trafik sıkışıyor ve kadıncağız tam da bizim aksi hanımların koltukları arasında duraksıyor. Asyalı olduğu her halinden belli olan yolcu için, türkçe bilmiyor olmasının da cesaretiyle çekiştirmeler başlıyor.

 " Şehnazcığım ıslak mendilin var mı? Leş gibi kokuyor bu."

"Ay dur bakıyorum hemen ay kokar tabi o kadar kiloya "

" Vallahi bayılacağım boğa gibi nefes alıyor suratıma suratıma "

" İdare ediver ayol bunun yanına oturacak zavallı ne yapsın "

"Hahahah doğru diyorsun yazık böyle şanssızlık olmaz tabi"

İşte Nezaket Hanım o esnada tüm nezaketini bir tarafa bırakıp, hızla ayağa kalkıyor. Bu refleksi kaçırmak olmaz! Yukarıdan bir şeyler alacakmış gibi yüzünü arka sıraya doğru dönüp, son iki haftanın en içten, en sulu ve en yüksek sesli hapşuruğunu patlatıyor. Tam da Şehnaz Hanım'ın suratına eğilerek. Hapşuruğun sesi uçağın sonundan bile duyulurken, tek bir kişiden bile çok yaşa temennisi gelmiyor. Herkes şaşkınlıkla Şehnaz Hanım'ın büyümüş gözlerine bakarken, Nezaket Hanım olabilecek en yumuşak ses tonuyla özür diliyor.

" Üstünüze afiyet domuz gribi olmuşum da. Kaç haftadır atlatamadım. Doktorumun sıkı tembihi var, aksırık tıksırık geldi mi tutmayacaksın diye. Kusuruma bakmayın. Bir kaç gün vitamin alın,k endinizi kollayın şimdi sizin vebalinizi aldım gibi oldu, hay allah "

Şehnaz Hanım sinirinden kıpkırmızı kesilmiş vaziyette, tek kelime dahi edemiyor. Bir an evvel yüzünü yıkamak için yerinden fırlayıp, tuvalete doğru koşuyor.

Nezaket Hanım mikroplarını hiç bu kadar sevmemişti. Artık gönül rahatlığıyla koltuğuna kurulup renkli rüyalara dalabilir...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder