9 Ocak 2014 Perşembe

USTALARA SAYGI

Eğilip akşamları hüzünlü bir ağ salarım okyanus gözlerine
Kaybolur yüreğinin en derin yerinde çırpınan kimsesizliğim
Boğulan bir adam halinde...

Suskun dudaklarına derin izler bıraktım
Dalgalarla yıkanır bir fenerin dibinde

Ve ben ;
Eğilip akşamları hüzünlü bir ağ salarım şu zavallı denize

Gece kısrağını sürer dört nala
Mavi başaklar saçıp kumsallar üstüne...


Ezbere bildiğim iki şiirden biri olması itibariyle kıymetli. Hem de çok!

Biri Yannis Ritsos'un "Yalınlığın Anlamı" şiiri ki defalarca paylaşmışlığım vardır. Diğeri de  Ritsos'la tanıştıran, sevdiren, zorla ilgi alanıma sokan bir arkadaşımın yukarıdaki şiiri. Şimdi tekrar tekrar okuduğumda, iki şiirin de tarzı benzer gibi görünse de aslında verdikleri tat çok farklı. Kesinlikle bambaşka.

Ritsos düz cümlelerin, basit deyişlerin ve çoğu zaman ters köşelerin şairi. Her durumda insanı bir satırla, bazen onlarca dize içindeki bir kelime ile vuruyor. Dannn diye, iki kaşının tam da orta yerinden. Ritsos kitaplarımda sayfalar, altı çizili bir kelime ya da söz dizinleri ile dolu. O noktaya kilitlenmişim demek ki. Unutmamak için boyamışım. Bir şiir bütün olarak sevilir ama bazı deyişler, mümkün olabilse şair ile bir yerlerde rastlaşıp bir kahve ikram etme isteği yaratır. "Kendi çıplaklığıyla örtünen" bir adamdan bahseder mesela. Ya da basit bir el sıkışmada "Rüzgarın avuçları arasında sıkıştığını" söyler. O an durup yeniden okur insan, içinden vay be diyerek! Yazmaya, şairliğe özenenler için hem müthiş bir haz hem de tuhaf bir iç sızısıdır aynı zamanda."Ben nasıl düşünemedim bunu" serzenişidir içten içe...

İşin bir de tercüme boyutu var. Tercüme edilen bir şiir, orijinal tadı ne kadar  yansıtabilir noktasında yunancadan çeviride Cevat Çapan'ın önünde saygıyla eğiliyorum. Kitap seçiminde yayınevinden çok tercüme eden kişi ön plana çıkıyor. Aynı şairin, aynı şiirini iki farklı tercüme ile okumak arasında dağlar kadar fark var. Aynı duyguyu yansıtabilmek müthiş zor, kabul ediyorum. Ama şu da bir gerçek ki tercümedeki başarı şiiri sevdirebilmek açısından çok önemli. Türk edebiyatında bile lise dönemlerinde "şair burada ne anlatmak istedi" gibi bir sorunsal varken, tercümanın başka bir lisanda bunu en yalın hali ile aktarması maharet ister.

Fransızca tercümeler için ise şanslıydım. Senelerce Aslı Tunç adına tercüme edildiği belirtilen notlarla süslenmiş Prevert şiirleri doldu posta kutuma. Madem onu da anmış olduk kısa bir şiiri ile bu geceyi noktalayalım.

                                                                    "Paris at Night"
 
Üç kibrit çaktım karanlıkta arka arkaya
Birincisi yüzünü görmek için toptan
İkincisi gözlerini görmek için
Üçüncüsü ağzını görmek için
Sonra kararttım dünyayı
Hatırlamak için bütün bunları
Kollarımda sıkarak seni.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder