15 Haziran 2014 Pazar

PAPATYA FALI KAFİDİR


Geçen sene sonbaharda "ilk" yaşayalım diye tutturduk. Daha doğrusu yılbaşına kadar hayatı biraz renklendirmek için şimdiye kadar hiç yapmadığımız bir şeyler yapıp listeleyelim dedik. Benim açımdan keyifli oldu. Sırf bu listeye dahil ederim diye normalde hiç yapmayacağım bir kaç şeyi denedim. İyi kötü fark etmez, deneyim deneyimdir. Hala da devam ediyorum. Arada bir düşünüp, hiç yapılmamış bir etkinlik, hiç gidilmemiş bir yer ya da hiç tadılmamış bir lezzetin peşinden koşuyorum.
 
Gerçi annem tipik bir anne yaklaşımıyla uyarmıştı :
 
" Bu saate kadar hiç yapılmamış bir şeyse kesin bir sebebi vardır. Dikkat edin de başınıza bir iş gelmesin."
 
Aslında haksız sayılmazdı. Sonradan bazı tehlikeli şeyler de olmadı değil. Arkadaşlarımdan biri sürat motoruna takılan, deniz üzerinde sürüklenen botlardan biri ters döndüğü için epeyce telaşlı bir gün geçirmiş. Buluştuğumuzda ilk diye az kalsın ölüyorduk diye söyleniyordu.
 
Ben de Antalya'da parasailing için gerekli ekipmanı takarken annemin söylediklerini düşünüp içimden bildiğim duaları okuyordum. Balona binerken de arkadaşım inşallah ilk kez ölmeyiz diyordu.
 
Neyse, gelelim daha az tehlikeli ilklerimden birine...
 
Bütün kadınlar, ben de dahil olmak üzere fala meraklıdır. Fakat benim şimdiye kadar hiç falcı araştırmışlığım, para verip fal baktırmışlığım yoktur. Belki çok umutsuz bir durumum olmadığı için gerek duymadım bilmiyorum. Sonuçta fal aslında birinin ağzından çıkacak bir kaç umut dolu sözcüğü duyabilme ihtimalinden dolayı bu kadar merak uyandırıcı bence. Hayata dair bir eksiklik, bir belirsizlik varsa bir sürü "acaba" için bir başkası yorum yapıp, çare bulmaya çalışıyor.
 
Ben de eğlenirim fal işlerinden, eş dost ortamında mutlaka bahsi geçer. Hele bizim yatakhane takımıyla her buluşmada konu mutlaka falcılara bağlanır. Hilafsız!
 
Geçenlerde bir ilke daha imza atalım, bir fal baktıralım dedim. Üşenmedim, randevu aldım, kalktım gittim. Kapı açıldı, oturup beklemeye başladım. Bir taraftan da heyecanlıyım. Acaba sahiden de kendimi karşısında çıplak hissedecek miyim? Pat diye içimden geçenleri okuyacak mı? Aslında çok da inanmadığımı hissedip beni azarlar mı?
 
Sorularla boğuşurken seslendiler. Küçük bir odada bir masanın kenarına oturdum. Karşımda da hanımefendi. Sıcak, sanki önceden tanışıyormuşuz gibi bir hali var. Rahattım. Ta ki elimi kolumu bağlamamamı söyleyene kadar. O andan itibaren kollarımı kavuşturmamaya, ellerimi çeneme yaslamamaya çalışırken elimi kolumu nerelere koyacağımı bilemedim. İçimden oflayıp puflamak geldi. Arda dalıp parmaklarımı birleştiriyorum, hemen uyarı geliveriyor.
 
Bir kağıda harfler yazmaya başladı, kimin isminde geçiyor diye sorup hakkında bir şeyler anlattı. Fazlaca detaya girmeyeceğim elbette, falcıyla aramda bir mahremiyet olsun öyle değil mi :)?
 
Genel olarak izlenimim şu ki, bizim gibi kaderci bir toplum için falcıların kesinlikle toplumsal bir misyonu var. Bilimselliğe ne kadar uzaksak, hissi işlere o kadar yakınız. Misal, kadının eşiyle, evliliğiyle sorunu mu var...Evlilik danışmanına, psikoloğa git desen ben deli miyim ne münasebet diye tersler. Bak bizim çok iyi bir falcı var bu işlerde uzman dediğinde ise ertesi gün kapısındadır. Demem o ki, aslında derdi olup da uzmana açamayanlar için biçilmiş kaftan. Sen soruyorsun, o anlatıyor. Bir nevi terapi özelliği olduğu söylenebilir. Üstelik yine bizim toplumumuza özel korumacı, kollayıcı bir tavır da söz konusu. Evliysen başka konulara girmeyi etik bulmuyorum diye kestirip atıyor. Ya da çocuk mu gördü, kardeşsiz olmaz doğur sen bu çocuğu diye akıl veriyor. Etik mi kaldı ablacım, parayı ben veriyorum sen ne varsa onu söyle de doğruya yanlışa ben karar veriyim diyemiyorsun.
 
Ben her ne kadar "içime doğdu" ya da "tam da içimden geçiriyordum ki" cümlelerini sıklıkla kullanıp,  bazı şeyleri hislerimiz sayesinde öngörebileceğimizi düşünsem de, birinin gelecekle ilgili yorumlar ve yönlendirmeler yapabileceğine pek inanmıyorum. Falcının söylediklerine ikna olup olmamak da tamamen kişide bitiyor. Çünkü önemli olan ne söylediği değil, neye yorduğunuz. Hayat ve ilişkiler öylesine geniş bir platform ki elbet söylediği bir harf, anlattığı bir olay birinden birine değecek.

Aslında en güzel söz çoktaaan söylenmiş bile, üstüne ne desem boş. " Fala inanma, falsız da kalma "


 
 
 
 

1 yorum:

  1. Aslı'cım düş gücün çok yetkin, kutlarım. Yalnız blogunda bugüne değin okuduğum hemen tüm yazılarında yaşına çok da uygun olmayan eski Türkçe sözcüklere sıklıkla yer veriyorsun. Bunu yapıcı eleştiri olarak almanı isterim lğütfen Örnek vermek gerekirse, baştan bir kaç sözcük yazıvereyim istersen...
    Papatya Falı "Kafidir," yerine "Yeterlidir" diyebilirsin. "Yılbaşına kadar" yerine "Yılbaşına değin", "bu listeye dahil ederim" yerine "bu listeye eklerim" vs. vs.

    YanıtlaSil