19 Aralık 2011 Pazartesi

KIZ SEN ANADOLU'NUN NERESİNDENSİN?

Zehra-Mehmet-Hasan Tunç İstanbul 1956
Son okuduğum kitapta yüzyıllar süren göçler,savaşlar,sürgünler nedeniyle Türk insanının pek çok farklı kavimle karıştığını ,bazen itiraf edilmiyor olsa da geçmişte gizlenen etnik kimlik ve kökenlerden dolayı melezliğin oldukça yüksek bir oran olduğundan bahsediyordu.Ben de merak edip babaanneme,anneanneme sordum. Lakin öğrendiklerim kökenimizin ne olduğundan ziyade , dünyaya gelişimin pamuk ipliğine bağlı tesadüfler zincirinden ibaret olduğunu gösterdi.

Baba tarafımda hikaye çok ilginç. Babaannem Afrika kökenli bir aileden. Bildiğiniz kıvırcık saçlı , koyu renk tenli bir kadın. Babası cumhuriyetin ilk tütün eksperlerinden ( tevekkeli babaannem bildim bileli günde 3 paket sigara içer-üstelik 85 yaşında ve son ciğer filmi tertemiz çıktı!) Onun deyimiyle birinci cihan harbi sonrasında Bursa'ya yerleşmişler.

Hasan dedem ise Selanik göçmeni. Annesi Rabia bembeyaz teni, masmavi gözleriyle güzelliği  dillere destan olmuş devşirme bir Slav kadını.Yazık ki ömrü uzun olmamış. Dedem 5 yasında hem annesini hem de babasını kaybetmiş. Drama'dan zorunlu göç ile geldiklerinde büyük sıkıntılar çekmişler. Dedem 7 yaşından beri çalıştığını söyler, şu anda 88 yaşında ve pazar dahil her güne işe gitmeye devam ediyor.

Bir tanıdık vasıtasıyla dedem için Bursa'da bir kıza görücü gidiliyor.Lakin dedem o kızı değil , henüz 18 yaşında olan Zehra'yı kestiriyor gözüne. Düşünebiliyor musunuz birinin kızını istemeye gidip, evdeki bir başka kızı beğendim diye tutturmak. Olur du olmazdı derken , Hasan İstanbul'dan yolladığı, el emeği göz nuru kunduralar ile Zehra'nın gönlünü kazanıyor. Hemen evleniyorlar. İlk yılın sonunda da ilk çocukları Mehmet dünyaya geliyor. Yani babam...Rabia gibi sarışın, beyaz tenli, masmavi gözlü bir çocuk. Babaannem ne zaman babamın doğumundan konu açılsa söyle der :
Ben hastanede doğurmuş olsaydım Mehmet'i katiyyen kabul etmez, çocuklar karıştı derdim. Kimse de beni inandıramazdı. "

Anne tarafımda tesadüflerin şekli biraz farklı. Daha doğrusu Anadolu'nun ataerkil aile yapısı ve o dönemde evlenirken kadına söz hakkı tanınmıyor olması gibi etkenler olmasa ne annem ne de ben dünyaya gelmeyecektik. Anneannem yazık ki babaannem kadar şanslı bir kadın olamamış. Onu bir başkasına tercih eden ve süsülü hediyelerle gönlünü kazanmaya çalışan bir erkek olmamış hiç. Denizli kökenli bir aileden gelen Zennure'yi Aydın'ın Hacıaliobası köyünde hatırı sayılır bir varlığı olan çerkez Raşit'in oğluna istiyorlar. Zennure ne evlenmeye ne de şehirden köye gelin gitmeye yanaşmıyor. Fakat onun ne istediği kimin umurunda. Dedemi ilk kez nikahında görmüş. Eee annenanne dedim, beğendin mi adamı ? Begensen ne olur begenemesen ne olur dedi.Yırttım parçaladım kendimi evde, babam verdi bana söz düşmedi ki. İçim acıdı biraz. Sonradan sevmiş kocasını üç tane de çocugu olmuş ama bana sorarsanız hiç aşık olmadan gelmiş geçmiş koca bir ömür. Rahmetli Mehmet dedem Kafkas göçmeni bir Çerkezdi. Hem de en alasından. Çerkezlerin bütün katı kuralları ve geleneklerin sürdürülmüş yıllar boyu. Anneannemin hayatı hiç de kolay olmamış anlayacağınız.

Derken Zennure'nin ortanca çocuğu Sevda (1956 tarihinde Aydın'ın küçük bir köyünde dünyaya gelen bir kız çocuğuna verilen isim anneannemin durumunu düşününce oldukça manidar geliyor kulağa) ortaokula kadar ailesinden uzak Aydın'da yaşamak zorunda kalmış. ( Bu çok ayrı bir hikaye. Anneme böyle bir yazıyı borçluyum, yakın zamanda da yazacağım.) Sonra ver elini İstanbul...

22 yaşında bir arkadaşı aracılığıyla tanışıyor babamla. Babam görür görmez vurulmuş anneme. Sevda'nın bütün nazına, olmaz demelerine aldırmadan günlerce peşinden ayrılmamış. Derken bir gün annemin de içinde bir şimşek çakmış ve çok sempatik, çok sıcak bulduğu, aşkından deli divane olan bu adamı sevmiş. Sonrası ise malum arka arkaya iki kız çocuğu gelmiş dünyaya. Bir Aslı, diğeri de Ece.

Şimdi tüm bu yazdıklarımı okuyunca, Selanik'li Hasan ve Trablusgarp'lı Zehra'nın oğlu Mehmet ile  Kafkasya'lı Çerkez Mehmet ile Denizli'li Zennure'nin kızı Sevda'nın evliliği sonucu dünyaya gelmiş biri olarak, yazımın en başında belirttiğim melezlik oranın yüksek olduğu ihtimali konusunda hemfikir olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder