23 Ekim 2011 Pazar

MAÇA KIZI

Bugün size maça kızından bahsetmek istiyorum,karo,sinek ve kupa kızlarıyla birlikte en kadim dostlarımdan birinden.Şakayla karışık son yazımı sana ithaf edeceğim dediğimde merakla sordu peki ne yazacaksın diye?Ne olsun dedim , ufacık tefecik içi dolu turşucuk diyeceğim işte.Her zamanki sevimliliğiyle arka arkaya iki küfür salladı.Onyedi senedir olduğu gibi ,o söylenirken ben yine bıyık altından gülüyordum.Yazarım dedm mi yazarım , tehditlere pabuç bırakmam :)

O bir maça kızı; elli iki kağıdın en karakterlisi.

Düşündüğünü açıkça söyleyeyen,kimseye müdanası olmayan ve duruşundan asla taviz vermeyen.Bazen sert görünse de, tanıdıkça ne kadar muhteşem bir insan olduğunu anlarsınız.Sadece ilk görüşte aşka inanmaz.Tanıdıkça yakınlaşır,yakınlaştıkça açar kendini.Bir de bakmışsınız vazgeçilmezlerinizde biri oluvermiş.

 Hayatımda var olduğu için kendimi acayip şanslı sayıyorum.On yedi yıldır onsuz geçen özel bir gün anımsamıyorum.Bir günün özel olması için bir arada oluyor olmamız bile yetiyor bazen.O benim sağ kulağıma bazen fısıltıyla ,bazen avaz avaz konuşan sağduyum aynı zamanda.İtiraf ediyorum ki  sırf bu yüzden bazı şeyleri direk söyleyemediğim oluyor.Duyacaklarım işime gelmediği için.Ama ondan bir şey saklamak ne mümkün. Ne zaman kötü hissetsem yanındayım, ne zaman dertleşmek ve akıl danışmak istesem yanındayım, ne zaman mutluluk ve heycanım içime sığmasa yine yanında alıyorum soluğu.Kendimi o kadar iyi hissettiriyor ki tarifi çok zor.

Hem çok benziyoruz birbirimize hem de çok zıt taraflarımız var.Bazen düşünüyorum da bu benzerlıkler mı bızı bu kadar yakınlastıran yoksa aramızdakı zıtlık mı bu dostlugu bu kadar değerli kılan..

O benim için hala ondört yaşında , yatakhanede sarı pijamaları ile salınan,pazartesi sabahları heyecanla yatağının başucuna yaslanıp simit getirdiğimi söylediğimde uykum var diye beni başından savan uzun saçlı dünya tatlısı kumral kız.

Aradan geçen yıllar bizi büyütebildi mi bilemem , hatta hiç sanmıyorum ama yaşanmışlıklara baktığımda o hep başucumdaydı.İlk arabamı aldığımda yanımdaydı.Ben acemi bir şöfördüm o ise beni cesaretlendiren co pilot.Bebek beklediğimi ilk ona söyledim.Canım istiyor diye gecenin bir yarısı  limonta yapan ve gülümseyerek 'Sultan Süleyman gelse bu satte limon sıktıramaz bana 'diyendi.Oğlumu kucağıma ilk aldığımda elimi tutan,uykusuz ve  yorgun geçen gecelerde benimle günlerini,gecelerini paylaşandı.Aklımın başımda olmadığı zamanlarda  eline makas tutuşturup saçlarımı kes,hemen kes dediğimde elleri titreyerek saçlarımı kesen ve tüm zamanlar boyunca baş ağrılarıma apranaxtan daha iyi gelendi.

Bazen hep papazı buluyorum diye hayıflanıp kendine haksızlık etse de , seriyi tamamlayacak bir vale ile tanışıklığı yakındır.İnanıyorum buna.Mutlu ve çok mutlu olmalı çünkü.Kimse mutluluğu onun kadar hak etmemiştir bu dünyada.Günün birinde omzuma yaslanıp sevinç gözyaşları dökmesini istiyorum.

Hep düşlediğimiz gibi adada sadece bize kadeh kaldırıp,neşeli bir türkü tutturalım.Geçmişin hüsranlarını görmezden gelip,geleceğin heyecanını taşıyarak.Ne dersin..?








1 yorum:

  1. Maça kızını tanıyan ve neredeyse senin gözünden gören bir insan olarak yazını ağlayarak okudum. Her ne kadar hüngür hüngür ağlamamak için kendimi sıkarak okusam da (iş yerindeydim), ihtiyacım olan günlerde, ucra bir köşe okuyacağım ve her okuduğumda ağlayacağım.

    YanıtlaSil